-Dur.
Dedi adam.
-Gitme.
Dedi.
Derken kafasında sorular belirdi.Ne zaman bağlanmıştı böylesine,ne yapmıştı kadın ona böyle.
-Yok.
Dedi kadın.
-Bırak.
Dedi.
Derken gözlerinin etrafında yılların değil yaşanmışlıklarının,yürüdüğü yolların armağanı çizgiler belirginleşti.Hiç durmadan yürüyordu kadın,bir kez durursa tutulup kalmaktan korkuyordu.Zaten istediğinde gidebilmek için bir evi dahi yoktu.Böyleydi bildi bileli,onun bağımlılığı da bağlanmamaktı işte…
-Hoşçakal.
Dedi kadın bu kez.
Oysa ki mümkün değildi,nasıl kalsındı adam? Elinden gelecek en son şeydi kalmak,kalırsa hoş olmak…Durduramazsa eğer kadını,evine gidecek ve tüm hoşnutsuzluk içeren şarkıları dinleyecekti. Hem kalmak hiçbir zaman hoş olmazdı ki. Buruk olurdu geride kalanlar hep. Kalmak istemiyordu adam. Hiç olmazsa kadının eteğinden sarkan o ufacık ipliğe tutunup gitmek istiyordu.
-Lütfen.
Dedi adam son kez. Hani demese, gözleri yerine derdi zaten. Kadının aklında birkaç dize belirdi sonra:
”Hani o bırakıp giderken seni
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın…”
Şarkılar nasıl yazılır anladı kadın. Her gidiş bir hikaye anlatırdı ona, bu kez bunu anladı…Toparlandı,son kez:
-Hoşçakal.
Dedi kadın.
Gitti.