Yavaş yavaş kopuyorum… İki tiyatro arasında koşuşturmaca şeklinde geçiyor benim hayatım. Aslında başrolde ben varım ama senaristle konuşma fırsatım olmadı ve işin garibi oyunun ne zaman biteceğini, ne kadar süreceğini bile bilmiyorum. Bu durum keyifli olmuyor da değil. Yaşayacağım mutlulukları kısıtlamıyorum, sınır koymuyorum duygularımın arasına; sürekli aklım diğer oyunda olmuyor. Kötü tarafları da var tabii… İkinci oyundan birinciye geçiş yok, yavaş yavaş kopuyorsun ilkinden, ilklerinden. Artık birinci oyunda bir sembolsün, insanların senin hakkında hissettiklerini izliyorsun. Kimisi maskelerin ardında izliyor gidişini, galiba mutlular bu durumdan. Kadim dostlar iyi ki varsınız, diyesim geliyor bir an ama unutmuşum benim rolüm geçti ya keşke zamanında söyleyebilseydim. Vakit o kadar geç mi? Sevdiğimi söylemek için o kadar geç mi kaldım? Belki tekrar dönebilirim, biraz yalvarmalı mıyım? Bir dakika; hayatım onların elinde mi?..