Şeyh Sa’dî (k.s.) buyurdular:
‘Gönlüm, yârin sevgisinin hanesidir. Ve yeter ki, ondan hiçbir kimse incinmesin. Düşmanlık bir meşguliyettir. Allah’ın aslanı Ali (k.v.)’nin sözlerindendir.
“Düşmanlık meşguliyettir!”
Yani düşmanlıkla meşgul olan ve düşmanı olan kimseler, faydalı ve menfaatli işlerle meşgul olmaktan kesilirler. Çünkü kalp, birbirine meşgul olan iki işi birden içine alamaz.
Ne güzel buyurmuşlar:
“Her kim ki işinin başı, halkın düşmanlığı ise; o kişi, bütün işlerden ayrılmıştır. Onun gönlü hastadır. İşsiz olarak bağlanılmıştır. O, çalışmaktan mahrumdur.“
Yukarıdaki metin İsmail Hakkı Bursevi Hz.’nin Ruh-ül Beyan isimli Kur’an-ı Kerim tefsirinden, Maide Suresi’nin ilk birkaç ayetinin tefsiri şerifi içerisinde geçiyor. Tefsir, anlamı itibariyle Kur’an’ın ayrıntılı manası demek. Yani müfessirler ayetleri açıklamak için bazı meselelere açıklık getiriyorlar. Bunlar arasında felsefi meseleler var.
İnsan hayatının şekillenmesinde, kişilerin benimsedikleri felsefenin çok önemli bir yeri var. Farkında olarak veya olmayarak benimsediğimiz ahlak felsefesi, sanat felsefesi, bilgi felsefesi doğrultusunda düşünüyor, karar veriyor, hareket ediyoruz.
İnsan bu açıdan toplu halde yaşayan bir varlık olduğundan yönlenmesi kaçınılmaz ve gerekli oluyor. Kendisinin sadece aklının etkisinde olduğunu söyleyenler aslında bu yönlenmeye en katı olarak maruz kalmış kişiler. Aklın yapacağı şey insanın hayatını en kapsamlı ve en doğru bir biçimde yönlendiren sisteme teslim olmak ve onu tam olarak tatbik için çaba göstermek olmalıdır. Aksi halde aklın meşguliyeti her ne kadar inkar etse de sadece düşmanlık olacaktır.