“Bir kilim dokudum gönlüme, motiflerini vatan sevdamdan ödünç aldım,
Küçük bir dokunuş ekledim hasretten ve şehadetten, sonra hayale daldım,
Kilimin birbirini takip eden ilmekleri Kızılırmak’a nazire yapıyor, şaştım kaldım,
Bir kilim dokudum gönlüme, bir yanına öksüz çocukları, öte yana hilali aldım.“[1]
Bir kadın ilmek ilmek ne dokur? Gençliğini mi, yurdunu mu, dilini mi? Nereye kadar uzanır bu geçmiş? Gelecekten ne kadar haber verir?
İşte kilim bu noktada önem kazanıyor. Anadolu’nun en eski sanatlarından dokumacılığın bir parçası kilim. Kökleri Orta Asya, İran, Kafkasya’ya dek uzanan. Kilim modern sanatın en saf hallerinden. Günümüzde bildiğim kadarıyla hala Nevşehir ve Isparta’da mevcut. Gelenekselle modernin kesiştiği yerde kilim. Bir çağlar arasılık. Geçmişin duvar kilimleri yerini çiçekli, rengarenk yer kilimlerine bırakmış durumda. Bu noktada Belkıs Balpınar’a bakmak lazım belki de.
O geleneksel olanı moderne taşımıştır. Kilimi Anadolu motiflerinden soyut sanata uyarlamıştır.
Evren ve mikrokozmoz çalışmalarında önemli yer tutmaktadır. “Art kilim” denilen sanatın öncüsüdür.
Kendi sözleriyle: “Dokuma-ma” tekniği benim yenilikçi çizgimin en önemli örneklerinden biri. Arada dokunmadan bırakılan ipliklerle pek çok işleyiş farklılığını gösteriyorum. Dolayısıyla bu geleneksel tekniği günümüze ve güncel sanata uyarlamış oluyorum. Yani parçanın bir kısmını dokuyup bir kısmını dokumadan bırakıyorum.”
Bir başka bakış açısıyla bence kilim kuşaklar arasılıktır. Yani geleneksel anlamının yanı sıra süsleme (tapestry) amaçlı da kullanılmaktadır. Bazen ince bir zevkin sembolü, köklere bağlı olmanın göstergesidir.
İşte ben bu fotoğrafta hayalimdeki köyü görüyorum. İlmek ilmek işleyen kadının gücünü, sanatını, daha doğrusu zanaatını.
Bu fotoğrafta “techne” vardır. Yapıtıyla hemhal olan zanaat ustası…
El dokuması makbuldur kilimin.
Vakıflar Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi’nde saray kilimlerini görmek mümkün. Osmanlı İmparatorluğu’nda çadırlar için dokunan halıları da.
Faydalanılan Kaynaklar:
blogmesa.com.tr
istanbul.net.tr
dorakilim.com
[1] İbrahim YALAVAÇ
*
konuk yazar: Burçak Kubilay